EUROVISION-TÜRKİYE

Merhabaaaalaaaaaaar herkeeeseeee!

Son zamanlarda gelen blog yazılarının hepsine "bir döndüm, pir döndüm" cümleleriyle başladığının farkındayım.

AMA AÇIKLAYABİLİRİM!

Biliyorsunuz final dönemiydi her gün sayısız sınava girmekten beynimin sol kısmını feda ettim.
Ve yine biliyorsunuz ki bir tatil dönemi geçirdim ama tatilde oradan oraya, oradan oraya sürüklenince dinlenmek için çıktığım tatilimde daha çok yoruldum ve tüm iç organlarımı ve beynimin sağ kısmını da feda ettim. Tabiki düzeldim, biraz zor olsa da. Çünkü gerçekten yurt içi ve yurt dışı birçok yer ziyaret ettim, hava değişimler vs. beni fazlasıyla etkiledi ve toparlanmam biraz zaman aldı.

Günlerdir bloga nasıl geri dönsem, dönmeli mi, hayat devam ediyor mu, etmeli mi, bundan sonra ne olacak diye düşünmekten derin bir kafayı kırma evresindeydim. Akıl sağlığımı koruyabilmek adına -bu ülkede ne kadar mümkünse- bi takım önlemler aldım. Kendimi Türkiye'nin Eurovision geçmişine ve geleceğine adadım. Ve bir Top 10 listesi hazırladım sizin için. Ama öncelikle kısacık bir bakalım bu zamana kadar neler yapmışız.
Çayınızı, kahvenizi aldıysanız başlıyorum bak?

Türkiye, Eurovision Şarkı Yarışması'na ilk defa 1975 yılında katıldı. Elemeler aylarca sürmüş, televizyonlar günlerce yarışan şarkıları dinletmişti. Nihayetinde Semiha Yankı'nın seslendirdiği "Seninle Bir Dakika" Eurovision'da yarışan ilk şarkı olmuştur.
1976 ve 1977'den sonra Türkiye yarışmaya 1978'de ikinci defa katıldı. 1979'da Türkiye son anda yarışmadan çekildi. 1993 yarışmasında son 5'e kalan ülkeler 1994 finaline katılamadığından Türkiye 1994'te Eurovision Şarkı Yarışması'nda yer alamadı. Diğer bütün yıllarda Eurovision'da yarıştı.
1986'da Klips ve Onlar grubunun "Halley" parçasıyla dokuzunculuk ,1997'de Şebnem Paker'in seslendirdiği "Dinle" şarkısı ile üçüncülük kazanmıştır.
TRT, 2003 yılında radikal bir karar alarak Sertap Erener'e yarışması için teklif götürdü. Erener, Demir Demirkan ile ortak besteledikleri "Everyway That I Can" adlı şarkıyla Riga'daki 48. Eurovision Şarkı Yarışması'nda birinci gelmiştir. 
Böylece Türkiye, Eurovision Şarkı Yarışması'na ev sahipliği yapmış oldu. 2004 yılında Athena, "For Real" şarkısı ile Türkiye'ye dördüncülüğü getirmiştir. 
2007 yılında Kenan Doğulu ve şarkısı "Shake It Up Şekerim" ile Helsinki'de yarışmış dördüncü olmuştur.
2008 yılında yapılan Eurovision Şarkı Yarışması'nda Mor ve Ötesi grubu yedinci olmuştur. 
2009'da Hadise "Düm Tek Tek" adlı şarkısıyla dördüncü oldu. 
2010'da maNga "We Could Be The Same" adlı şarkısı ile Türkiye'ye ilk defa ikincilik kazandırmıştır.
2011'de Yüksek Sadakat yarı finallerde elenmiştir. 
2012'de Can Bonomo ,"Love Me Back" ile yedinci olmuştur.
Türkiye'nin Eurovision sanatçılarını, şarkılarını, elde ettikleri sıra ve puanları aşağıdaki tablodan detaylı bir şekilde görebilirsiniz.
(Kaynak: Vikipedia)

Türkiyenin en çok puan verdiği (ilk tablo) ve en çok puan aldığı (ikinci tablo) aşağıdaki gibidir.

Benim Top 10'um ise şöyle;

10. ŞEBNEM PAKER- BEŞİNCİ MEVSİM
Şebnem Paker'in diğer Eurovision şarkısına göre biraz daha geri planda kalmış olsa da benim çok sevdiğim Eurovision şarkılarından. 
Çok tercih etmiyoruz nedense Türkçe şarkıları gidenlerde de çok ön plana çıkan şarkı olmuyor. 12.likle bitirmiş yarışmayı Şebnem Paker. (1996)

9.YÜKSEK SADAKAT-LIVE IT UP
Yüksek Sadakat'ın Eurovision şarkısı Live It Up ile uzun yıllar sonrası finale çıkamadık.
Şarkı konusunda çoğu kişinin belli tereddütleri vardı, çünkü Yüksek Sadakat'ın şarkıları genelde her kesime hitap ederken, Live It Up belli bir kesime hitap eden bir şarkı.
En sevdiğim Eurovision şarkısı değil, ama sevdiklerim arasında, yoklukta gider cinsten.
Kaydını dinlediğimde sevmiştim ama o sahne performansı..

Ve Yüksek Sadakat'in katıldığı yıl bence en kalitesiz Eurovision yılıydı.
Sapla samanı karıştırmamak lazım, tamam yapabileceğimizden kötü bir iş çıkarmış olabiliriz ama finale çıkan Gürcistan gibi ülkeleri gördükçe bize haksızlık yapıldığını düşünüyorum.

8.KENAN DOĞULU-SHAKE IT UP ŞEKERİM
Ülkemizi Kenan Doğulu'nun temsil edeceği öğrenildiğinde 2003 benzeri çok tepki gelmesine rağmen Rimi Rimi Rey ve Süperstar gibi nasıl beğenmediğimi tanımlayacak kelime bulamadığım şarkılar sonrası ben dahil çoğumuza ilaç gibi gelmişti.
Ben şarkının formülünü çıkardım efenim, buyrun.

Everyway That I Can (sahne, koreografi)+Justin Timberlake (tiz vokal)+Kenan+Ha Ha Hey= Shake It Up Şekerim

Şarkıyı dinlediğimde gün boyunca ağzıma dolanıyor. 
Zaten artık Eurovision şarkı yarışması değil yalnızca, şov, kostüm, koreografilerin şarkının da önüne geçtiği bir şov.
Bu nedenle dile dolanan şarkılar ve güzel bir sahne sizi puanlarca öne geçiriyor.
4.'lük getirdi ülkemize 

7.HADİSE-DÜM TEK TEK
Söz ve danslarından çok, ezgi ve kullanılan enstrümanlar bakımından Türkiye'ye tanıdık gelen, Eurovision 2009'da ülkemizi temsil eden ve bu bağlamda benim Türkiye-Batı sentezi olarak gördüğüm bir şarkı Düm Tek Tek.
Dikkat ederseniz Doğu-Batı değil de, Türkiye-Batı dedim. Çünkü şarkının sözleri İngilizce yazılmış ve söylenişi Hadise'nin düzgün telaffuzu ile yabancı şarkılardan ayırt edilemese bile, bize çok tanıdık.
Yarışma gününe dek ve sonrasında kalitesi defalarca tartışıldı. Kimisi şarkının dilini eleştirdi, kimisi şarkıyı yetersiz buldu.
Ancak ben bu şarkıyı dinlediğimde 5-10 yıl önceki Eurovision şarkılarıyla arasında bariz bir farklılığın söz konusu olduğunu görüyorum. Eurovision'un objektifliği herkesin malumu, öyleyse bu parçanın kaçıncı olacağı yerine, Türk müziğinin nasıl daha da zenginleştirilebileceği üzerinde fikir yürütmek daha isabetli olabilirdi. 
Bu bağlamda şarkı değil, şarkıcı diye gittik ve 4. olduk.
6.MOR VE ÖTESİ-DELİ
Mor ve Ötesi benim Türkiye'de en sevdiğim gruplar arası Top 3 sanırım. Arada insanı şaşırtan şeyler yapabilen, sahne üzerinde sinerjileri dikkat çekici gerçek müzisyenlerden oluşuyor.
Bunu zaten Eurovision'a bir Eurovision şarkısıyla değil de, Mor ve Ötesi şarkısıyla katılmalarından anlayabiliriz.
Sonuç ne olursa olsun Eurovision'a katılmaları, üstelik Türkçe şarkı söyleyecek olmaları ile -daha da- saygınlık kazanmış bir gruptur Mor ve Ötesi benim gözümde. Bu bir cesarettir, bu bir risktir ve birilerinin alması gerekiyor, birilerinin göstermesi gerekiyordu ki gösterdiler de.
Eurovision ne kadar saygın bir yarışmadır, ne kadar önemlidir orası tartışılır. Önemli olan Mor ve Ötesi'nin katılması, çok iyi müzik yapan, gerekli çıkışı yapmış, albümleri şu piyasada bile gayet iyi satan Mor ve Ötesi'ni zamanın ötesinden tekrar tekrar tebrik ediyorum. 
Hiçbir şey yapmamaktan çok daha iyisini yaptılar.
Herşeyden önce bizi inandıkları müzikle ve çok çook iyi temsil ettiler. Kaliteli iyi müzik yapan bir gruplar çünkü. Türkçe söylemesi ayrıca takdir edilesi bir durum. Yıllardır Eurovision'a giden her şarkıcıya şarkı duyulana kadar, beni bayıltacak derecede "Türkçe mi? İngilizce mi?" sorusunun ve ardından gelecek olan "aa ama Türkçe/İngilizce olsa daha iyi olurduu" tartışmalarına "biz bu şekilde daha iyi olacağını düşünüyoruz" diyerek noktayı koymuşlardı.
Ayrıca müziğin dili yoktur, şarkının sizde bıraktığı etki dünya üzerindeki tüm dilllerden daha önemlidir.
Deli'ye gelince, Mor ve Ötesi 100 şarkı yapsa da Eurovision'u kazanamaz. Çünkü ne yaptıkları şarkının kalitesi Eurovision kalitesine düşebilir, ne de sahnedeki o melankolik duruşları Eurovision'un "hophophopoleeey" formatına uyar. Kendileri Eurovision için oldukça "aşmış" bir grup, bu nedenle yedincilik getirdiler ülkemize.

5.CAN BONOMO-LOVE ME BACK
Evet, yıl 2012Türkiye'yi Eurovision'da temsil edecek kişi açılandı. Herkesin aklında tek soru: "Can Bonomo kim yea?"
Günümüzde önemli bir yükseliş gösteren Can Bonomo'yu o günlerde çoğu kişi tanımıyordu. Bu yüzden herkeste bir tereddüt, ne olacak filan kaygısı. Meraklıları Can'ın bir klibini açıp izliyor, kimmiş neyin nesiymiş diye araştırmaya başlıyor. İlk çıkan şarkı Bana Bir Saz Verin olunca, insanlar "aaa iyiymiş yia" diyor. Çünkü bu tip Türk ezgileri taşıyan bir şarkı yapması halinde ilgi çekici, kimsenin yerinde duramayacağı bir performans gösterileceğinden emin herkes.
Can Bonomo popüler bir insan olmayıp belli bir kitleye hitap eden bir müzisyen olduğundan TRT'nin bu kararını halkımızın muhtemelen %70'i yadırgadı. Ama farklı tarzda müzik yapanlara da şans vermek gerekir diye düşünüyorum.

Kendini ispatlama ihtiyacı olduğundan kompleks yapmadan sahneye çıkıp elinden gelenin en iyisini yaptı. Türkiye'de kendini ispatlamış sanatçılar da ellerinden gelenin en iyisi yapıyorlar tabiiki ancak birinci olamamaları onlar için de fan clupleri için de hayal kırıklığı yaratıyor, sonrasında ve bence bu kendini ispatlamış sanatçılar kötü bir sonuç almanın korkusuyla abartılı şovlar yapıp itici olabiliyorlar. Kenan Doğulu ve Hadise öyleydi. Manga, Athena ve Can Bonomo ise daha rahattı. Bu karar uzun zaman sonra "Türkiye'de güzel şeyler de oluyor" cümlesini dudaklarımdan dökülmesine sebep olmuştu. Gülümseten bir hadiseydi yani, bu arada hadise demişken Hadise,Atiye vesaireden çok daha doğru bir karar bence, adam kendine özgü bir kere.
Eneerjisi, heyecanı ve farklı tarzıyla Eurovision'a renk kattı Can Bonomo. 

dipnot: "HAYDEE" kısmında gaza gelip televizyonu yumrukladığım doğrudur eheh.

4.ŞEBNEM PAKER-DİNLE
Sertab Erener'in 2003 Eurovision'u kazanmasıyla pabucu dama atılan, bir dönemin güzel sesli ince belli bayanı. İyi bir müzik eğitimi aldığı her halinden belli. 1997 yılından sonra resmen sırra kadem bastı, Google'da bile kendisiyle ilgili pek sonuca rastlayamıyoruz.
Çook eskiden bir gazetede müzik öğretmenliği yaptığını okumuştum diye hatırlıyorum. Dinle benim için ilk dinleyişte beğendiğim sınırlı şarkılardan birisi. Çünkü ne kadar günümüzde bu tarz şarkılar dinlemesek bile o melodi bize fazlasıyla tanıdık, son derece net ve pürüzsüz bir sesle, kusursuz bir yorumla ülkemize üçüncülük getirdi. Son derece az masraflı bir sahne organizasyonu, neredeyse sıfır destekle yarışmaya gitmiş olmasına rağmen hem de.

19 yaşındaydı ve amatördü. Türkçe söyledi. 3.oldu. Tüm diğer saçmalıklardan ötedir benim için.

3.SERTAP ERENER-EVERYWAY THAT I CAN
Sanırım hepimiz için ayrı bir yeri vardır bu şarkının?
Eurovision'daki ilk ve ek birinciliğimizi Sertab Erener'in Everyway That I Can'i ile aldık. Hala videoları izlediğimde, Bülent Özveren'in "Türkiye 1." dediği anı ve büyük bir hızla Eurovision tarihimizi anlatmaya başladığı anı duyduğumda tüylerim diken diken oluyor.
Hani "yılların eskitemediği" diye bir söyleyiş var ya, bu şarkı o söyleyişi dolu dolu yaşatan bir şarkı. Tekrar tekrar izlediğimde boşuna birinci olmamışız diyorum, performansımız ciddi anlamda çok güzelmiş. Arkadan gelen alkış seslerine dikkat lütfen.
Başta kimsenin şans vermediği, hatta TRT'nin bile İngilizce olmasından dolayı zoraki sahiplendiği, sonradan birinci olduğunda insanlara çığlık attıran, Sertab'ı halk kahramanı yapan Eveyway That I Can'den bahsediyorum. Ne zaman canlı performansı izlesem bunca yıl geçmesine rağmen tüylerim diken diken oluyor, o oylama anlarını tekrar tekrar yaşıyorum. Gerçekten müziği güzeldi, tabi zevke göre değişen bir durum bu ama yabancılar şu belly dance olayını seviyor. O müzikle kaybedersek üzülürdüm. Tek cümleyle açıklamam gerekirse helal olsun derim. Haremde gözden düşen bir cariyeyi anlatıyormuş, belli bir konu var yani. Ya gerçi bu yarışmayı ne şarkılar kazandı, en favorimi anlatırken bahsedeceğim, çok sinirlendim.
2.ATHENA-FOR REAL
Sona yaklaşıyoruz adım adım. Benim zirve ortağım Athena ve For Real. Sanırım içimde gizli rocker havadan ötürü ben bu tarz işleri diğerlerine göre çok daha fazla seviyorum, daha dinamik buluyorum. Athena'nın Eurovision'a katıldığı yıl (2004) ev sahibi olmamız nedeniyle biraz daha önemliydi. Yakaladığımız başarıyı güzel bir organizasyonla taçlandırabilecek miyiz, ülkenin tanıtımını yapabilecek miyiz diye insanlar Eurovision ile biraz daha ilgili olmaya ve merak etmeye başladı. TRT'nin 2004 yılında Eurovision'a Athena ile katılacağımızı duyuran açıklamada Athena grubunun 2002 Avrupa Basketbol Şampiyonası Finalleri'nde kullandığı 12 Dev Adam marşıyla ve ondan önce Holigan, Tarlanın Çimenine adlı şarkılarla gönülleri fethettiği ve kendi tarzında, neşeli, heyecanlı bir şarkıyla ülkemizi temsil edeceği söylendi.
Şarkı adayları I Love Mud On My Face, For Real ve Easy Man'di, For Real seçildi bildiğiniz üzere. 
Organizasyondan biraz bahsedecek olursam sunuculuğunu Meltem Cumbul ve Korhan Abay'ın yaptığı, organizasyon, sahne, dekor, ışık, ses vs. anlamında beklentimin çok üstünde bir başarı sergilenmişti. Anadolu Ateşi ve semazen performansları da gayet iyiydi. Sunucular kötüydü bence sadece, BBC sunucusu baya bir dalga geçmiş bizim sunucularla o gün, ama eğlenmiştim yalan yok! :)

Athena'nın performansına gelince, ben gayet iyi bir performans sergilediklerini düşünüyorum. Hele ki o yıl yarışan diğer ülke temsilcilerinin aksine süper bir özgüvenle çıkıp şarkılarını söylemeleri, ceketteki barış amblemleri ve şarkı sonunda verilen barış mesajları harika oldu. Harika bir performans sergilediler, hareket, tip ve tarzlarıyla çoğu kişinin aklındaki "Türkiye" imajını değiştirdiler diye düşünüyorum. 

O yıl yarışmayı kazanamadık, 4. olduk ama kazanan şarkı ve şarkıcı hala kendini dinletebiliyor ve benim Eurovision şarkıları arasında favorilerim arasına girebiliyor-çok önemliydi çünkü heh, dinlemek için tık tık)


1.MANGA-WE COULD BE THE SAME
AĞĞĞĞĞĞKKHH! 
DERTLİYİM!
BU ŞARKI NASIL BİRİNCİ OLAMAZ?
Şarkı Eurovision öncesi neden benimsenmedi an-la-mı-yo-rum! Bence şu zamana kadar Eurovision'a giden şarkılarımızın arasından en en en en -bu uzar böyle- iyisiydi Yahu bu kulaklar Superstar'lar, Rimi Rimi Rey'ler duydu. Eurovision son yıllarda sulandırılmasaydı ve hala müzik yarışması olarak kalsaydı 2010 şampiyonu maNga olurdu kıçı kırık Lena'nin vasatın bile altındaki Satellite'ı değil. O yüzden diyorum ki eğer oylama sistemini protesto edeceksen bu sonuçtan sonra edecektin. Ki zaten benim için 2010 şampiyonu Manga ama...
Hemen altta performans videosunu bırakıyorum, lütfen rica ediyorum izleyin, diğerleriyle bir kıyaslayın. Bu şarkı nasıl birinci olmaz bana bir anlatın. Şu sahneyi kim yaptı şu zamana kadar?

Yarışma öncesi bir çok bahis sitesinde ilk 3 içerisinde gösterilse de bizim herşeyi bilen milletimiz bu şarkıyı beğenmemişti. Aldığımız sonuçla "haşırtt" şeklinde kötü eleştirilere cevap verdiler.
Bence Türkiye'nin Eurovision'a gönderdiği en iyi şarkı. Birinciliği dibine kadar hakeden bir şarkı. Verdiği mesajla da yine "Türkiye" ön yargısını kıran bir parça olduğunu düşünüyorum. 
Eurovision'da çalınan haliyle Eurovision'a birkaç beden büyük geldi bu şarkı. Defalarca dinliyorum, hepsinde aynı hissiyatı alıyorum. Akustik haline de bir bakmanızı öneririm.


Nasıl işse Türkiye hariç her ülkede çok beğenilmiştir. Avustralya'da yapılan halk oylamasıyla bu şarkıyı gerçek birinci olarak kabul etmiş, Litvanya'da uzun süre müzik listelerinin 1 numarasına oturmayı başarmış. Ve daha nicesi.
Çok güzel bir şarkı ve gösteriydi. Her Eurovision'dan önce yapılan yorumlara bakılırsa rezil olacağız korkuları içinde eleştirisel bakış açısını kenara bırakamıyoruz. Manga bence kariyerine böyle şarkılarla devam etmeli, Türkiye'nin Linkin Park'ı olabilirler. 
Hala dinlerken gurur duyduğum, Türkiye'nin bu tarzda yaptığı, duyduğu, dinletebildiği açık ara en iyi Eurovision şarkımız.
Yazının bu bölümünü yazarken açtım bir kez daha dinledim bunu, sonra bir kez daha, bir kez daha.. Üstünden 4 yıldan fazla geçti. Hani Eurovision şarkıları gelip geçici şarkılardı? Ben hala dinliyorum, seviyorum arkadaş!

Ve gelelim şu Eurovision'a katılmama mevzumuza..
Eurovision, son yıllarda sulandırılsa da hala önemini korumakta olan bir şarkı yarışması.

Bildiğimiz gibi geçen yıl gibi bu yıl da katılmadık Eurovision'a. Sebebi ise oylamadan şikayetçi olmamız.

Oylama şeklinden en çok ekmek yiyen ülkelerden biri olmamıza rağmen, -2010 hariç- oylamadan şikayetçi olmamıza hala pek anlam veremiyorum.

Zamanlama hiç manidar değil bu kez. Manga'dan sonra -2010- verilmeliydi o zaman bu karar.
Kötü bir şarkıyla katıl yine katıl. Ülkenin görüntüleri dönsün, müziği çalsın.

Ya arkadaşım daha birkaç ay önce "olimpiiyaaat, olimpiyaaat İstanbul'a olimpiyat yakışır" diye konuşmuyor muyduk?
Ben de isterdim olimpiyatlar Türkiye'de olsun -dünya gözüyle bir Luca Dotto'yu da görelim- ama olmadı. E Eurovision da bir nevi olimpiyat gibi. Kazanırsan ülkeni tanıtma şansının olduğu güzel bir organizasyon.
Neden katılmamak için diretiyorsunuz bu kadar?
Kaldı ki Türkiye artık eskisi gibi kötü derecelerle de geri gelmiyor.

Madem protesto edeceksin yeni oylama şeklini; uydur tek sitem cümlesinin olduğu bir şarkı. İnsanları rahatsız eden bir müzik eşliğinde yine enteresan bir tiple -çok aramaya gerek yok- çık sahneye, 3 dakika boyunca o sitem cümleni defalarca söyle. Hatta anlat tepkini, diğer ülkelerin desteğini topla arkana. Sonra o şarkıyla 1. olmazsan gel yüzüme tükür. Yaptığın akım hem tüm dünyada ses getirir, hem takdir toplar.
Bence bir şarkı yarışması protesto etmek böyle olur, yokluğumuzla cezalandırmakla kimsenin umrunda olmayız.

Kim üzülür buna? Azerbaycan bence. Garanti 12 puan gitti diye.
Kendi komşularına puan veren ülkelere trip atıyormuşuz. 
Hayır bir problem varsa Ajdar'ı yollayıp bildirelim hadlerini?

Hani olur da bir gün yeniden katılma kararı alırsak kimin katılmasını isterim diye bir düşünüyorum. Ben rock gruplarının sahnedeki sinerjilerini çok çok beğeniyorum. Rocka, Kurban gibi gruplar çok güzel işler yapabilir gibi geliyor bana. 
Ama ölmeden Tarkan'ı bir kere Eurovision sahnesinde görmek istiyorum yahu, yeni şarkısı çıktı içimdeki 10 yaşındaki fangirl "Tarkaaaaaaan" diye bağırmaya başladı. 
TARKAN EUROVISION'A GİT! 
Onun dışında sahne performansı iyi olan bireysel performaslı kişiler de düşünülebilir, Murat Boz, Hayko Cepkin gibi isimler güzel şeyler hazırlayabilir.
Eğer bir gün katılma kararı alırsak bununla ilgili bir yazı da yazarım zaten. Emre Aydın, Şebnem Ferah gibi isimler zaten kabul etmez bu tür şeyleri, yoksa gönlüm hep onlarla da. Etmezler, bahsetmiyorum o yüzden sorulacak çünkü mutlaka :)

Baya uzun bir aradan sonra, bir o kadar uzun bir yazıyla geri döndüm. Umuyorum bir daha bu kadar uzun bir ara vermeyiz, bu yazıyı da uzun zamandır sözünü verip bir türlü son bölümü yazamadığım için yayınlayamamıştım. Şu satırlara kadar benimleyseniz sabrınıza teşekkür ederim. 

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşçakalın!
Sevgiler!